Rektal Hiposensitivite
Beslenme sonrası kalın bağırsaklara ulaşan sindirilmiş gıda artıkları, Kolon Motilitesi (Bağırsak Çalışması) sayesinde nihai ürün olan dışkıya dönüşür ve sigmoid kolonda depolanır. İhtiyaç doğrultusunda belirginleşen ve "Anorektal Fonksiyon" adı verilen dışkılama işleviyle de vücuttan uzaklaştırılır. Bu zamanlamayı ise dışkılama ihtiyacı (Rektal duyum-his) belirler.
Kalın bağırsağın son kısmı olan Rektum'a gelen dışkı miktarı (hacmi) arttıkça, rektum duvarları gerilmeye ve zamanla da rektum çapı artmaya başlar. Bu hacim artışı ve gerilim, rektumun iç yüzeyini döşeyen mukoza (kıvrıntılı yapı) içersinde yer alan gerilim (basınç) duyarlı sensörler aracılığıyla hissedilir. İşte bu durum, birikintinin türüne (gaz mı? dışkı mı?), kıvamına (cıvık mı? katı mı?) ve miktarına (ilk his, sıkışma ve acil sıkışma gibi) göre tür ve şiddette ihtiyaç (Rektal duyum/his) oluşumuna yol açar. Bu süreçte, sıklıkla bir-iki günde, bir-iki defa ve sıkışma hissi düzeyinde dışkılama ihtiyacı ile tuvalete gidilmesi NORMAL kabul edilir. Dolayısıyla rektal duyum; abdest tutma ve erteleyebilme işlevinin devamlılığı kadar kişinin rahat ve sorunsuz dışkılayabilmesi için de önemlidir.
Tuvalete, görev icabı değil de sıkışma hissi eşliğinde gidildiği takdirde gereksiz ıkınmalardan uzak, rahat ve tatmin edici bir dışkılama mümkün olabilir.
Ancak doğuştan veya sonradan belirginleşen çeşitli nedenlere bağlı olarak dışkılama ihtiyacı, sıkışma hissi düzeyine ya ulaşamaz yada geç ulaşır. İşte kişiyi rahat bir dışkılama için gerekli ilk adımdan yoksun bırakan bu duruma Rektal Hiposensitivite (Rektal duyum azalması) olarak adlandırılır. Dışkılama güçlüğü yaşayan hastaların %18-68'inde Rektal Hiposensitivite (RH)'ye rastlanır. Ancak RH'nin dışkılama güçlüğü için bir "neden" mi, yoksa "sonuç" mu olduğu kesin değildir.
RH'ye tek başına değil de dışkılama güçlüğüne yol açan Anismus, Pelvik taban düşüklüğü, Rektosel gibi hastalıklarla birlikte rastlanır. Ayrıca abdest tutamama ve kaçırma şikayetleri olan hastaların da %10'unda RH'ye rastlanır.
Diğer taraftan RH'de yaşanan duyum(his) kaybı...
♦ Rektumda gerilime duyarlı sensörlere ait sinir ileti yollarını kapsayan hasar ve hastalıklara bağlı olarak yaşanıyorsa Primer RH adını alır. Bu duruma, doğuştan (nöral tüp defekti, sakral agenezis, spina bifida, meningomyelosel gibi) ve sonradan belirginleşen (Multipl sklerozis, Parkinson, Diyabetik Nöropati, Pudental Nöropati, Pelvik ve sakral sinirlerde hasara yol açan pelvik cerrahiler gibi) nedenlere bağlı olarak rastlanabilir.
♦ Rektumdaki anormalliklere, özellikle de rektum çapındaki artışa paralel olarak yaşanıyorsa Sekonder RH adını alır. Bu duruma da doğuştan (Hirschprung Hastalığı) ve sonradan belirginleşen (İdiyopatik Megarektum, Anismus gibi) nedenlere bağlı olarak rastlanabilir. Sonuç olarak Rektumdaki mevcut çap artışı veya puborektal kas spazmı nedeniyle sıkışma hissi için daha fazla dışkıya veya zamana ihtiyaç duyulur.
♦ Her iki duruma bağlı olarak yaşanıyorsa da Kombine RH adını alır.
Altta yatan herhangi bir organik neden olmadığı halde rektumda oluşan genişlemeye, çap artışına (dilatasyona) İdiyopatik Megarektum (Dilate Rektum) adı verilir.
Anatomik olarak, kalın barsağın son kısmı olan rektumun genişliği 4-6 cm arasındadır. Bu genişlik, hem sürdürülebilir kontinans hem de gereksiz ıkınmalaradan uzak, rahat bir dışkılama için yeterlidir. Ancak yıllar içerisinde, tuvalet tutma ve erteleme şeklinde başlayıp gereksiz ıkınmalarla devam eden hatalı dışkılama alışkanlıklarının bir sonucu olarak rektumda esneklik artışı olur ve rektum genişliği, yavaş yavaş 6 (altı) cm’nin üzerine çıkmaya başlar. Böylece rektumun rezervuar kapasitesi artar. Dolayısıyla rektumda, sıkışma hissine yol açacak gerilim için çok daha fazla dışkıya ihtiyaç duyulur. Yani rektal duyum azalması ile eşdeğer rektal hiposensitivite (Duyarsızlık) gelişir.
Diğer taraftan kişi, yıllardır devam eden tuvalet tutma ve erteleme alışkanlığı nedeniyle farkında olmadan her daim makatının sıkar ve tuvalet erteleme modunda yaşar. Normal zamanlarda da makatı sıktığı ve erteleme modunda olduğu için bir türlü dışkılama ihtiyacı ihssedemez. Yani dolaylı olarak rektal duyum kaybı (Rektal hiposensitivite) yaşar. Bu kişilerin rektum çapı, tuvalete gitme sıklıklarına bağlı olarak geniş olabilir ama olmayabilir de...
Ayrıca yıllarca devam eden kullanıcı hatalarının bir sonucu olarak gelişen pudendal nöropatiye bağlı olarak da rektal duyum azalabilir. Ki bu durumdaki RH'ye, sıklıkla fixed tip (ileri düzey) pelvik taban düşüklüğü ile ani sıkışma hissi, tuvalete zor yetişme ve bazen de kaçırma tarzında abdest tutamama şikayetleri de eşlik eder.
Rektal Hiposensitivite (Rektal duyum azalması) durumunda hasta hikâyeleri dışkılama güçlüğünü tanımlar tarzdadır. Sıkışma tarzında bir dışkılama ihtiyacı duyulmaz. Sıklıkla karın şişkinliği ve karın ağrısı nedeniyle görev icabı tuvalete gidilir. O yüzden tuvalete gitme sıklığı değişkenlik gösterir. Günde 2-3 defa tuvalete gidenler kadar 2-3 günde veya 5-6 günde bir tuvalete gidenlere de rastlanır. O yüzden ya tuvalette kısa kalınır ama patlayıcı tarzda ve tek atımlık dışkılama olur yada uzun kalınır ama ıkınma ve yüklenmeler belirginleşir. Bazen de elle içerden veya dışardan müdahale gerektirir. Zaman zaman, özellikle de genç ve ileri yaşlarda "Fekalom" adı verilen dışkı taşlaşmasıyla da karşılaşılabilir. Genellikle beslenmeyle oynanır ve dışkı yumuşatılmaya çalışılır. Yetmediğinde ise çeşitli bitkisel ürün, çay veya ilaçlardan faydalanılır. Diğer taraftan hem dışkıyı yumuşatmak hem de "sertleşmeden boşaltmam lazım" düşüncesiyle düzenli olarak her sabah tuvalete gidilerek düzenli tuvalet alışkanlığı edinilmeye çalışılır. Ki bu sayede dışkı çıkışının rahatlayacağı düşünülür(?).
Fakat tüm çabalara rağmen gereksiz ıkınmaların önüne geçilemez. Hatta tam tersine tetiklenir ve durum daha da kötüleşir. Yani “bardağın yavaş yavaş dolması” tarzında ilerleyen bu sürece; zamanla Rektal Mukozal Prolapsus/ Intussusepsion, Rektosel, Anismus, Pelvik taban düşüklüğü gibi Rektum ve Pelvik Tabana ait hasarlar eklenmeye veya eşlik etmeye başlar. Ama bu hastalarda bardak; sıklıkla Hemoroid, Anal Fissür, Anal Apse-Fistül gibi makata ait sıkıntılarla taşar. Ama nedense hem hastalar hem de hekimler, bardağın dolan kısmına değil de sadece taşan kısmına, yani makata odaklanır.
Rektal duyumda azalma olan hastaların hikâyeleri kadar muayeneleri de dışkılama güçlüğü ile uyumludur. Sıklıkla tam boşaltamama sorunu da yaşadıkları için parmakla yapılan muayenede (rektal tuşe); rektum içerisinde dışkıya rastlanır ama herhangi bir fazlalık veya ihtiyaç hissetmediklerini ifade ederler. Dışkılama güçlüğü yaşayan hastalardaki olası RH varlığını araştırmak için detaylı sorgulama ve muayene bulgularına ilave olarak en sık yüksek çözünürlüklü Anal Manometri, Baryum Defekografi ve Endoanal USG gibi ileri tetkiklerden faydalanılır. Bu sayede hem tanı hem ayırıcı tanı hem de uygun tedavi planlaması mümkün olur.
Anal Manometri tetkikinde hacim tabanlı rektal duyum testi kullanılır. ilk hissin 40cc’den ve sıkışma hissinin 100cc’den fazla olması rektal duyumda azalma yönünde bilgi verir. Sıkışma hissi eşliğinde yapılan Baryum defekografi'de rektum çapının 63mm'den fazla olması (dilate rektum) ve/veya dinlenimde belirgin olan ve "gevşeyin" komutuyla da açılmayan palvik taban spazmı rektal hiposensitivite ile uyumludur.
RH, sıklıkla kullanıcı hataları temelinde belirginleşen ve dışkılama güçlüğüne yol açan hastalıklarla birliktedir. O yüzden tedaviye kullanıcı eğitimi ile başlanır ve farkındalık yaratılır. Müteakiben Duyusal Biofeedback ve/veya Fonksiyonel Elektrik Stimulasyonla desteklenerek rektal duyum artırılmaya çalışılır. Tabi izole (tek başına) yakalayabilirseniz. Ama sıklıkla izole olmazlar. O yüzden yandaş hastalıkları da içeren daha bütünsel tedavi yaklaşımlarına yönelmek gerekir.
AnalCerrahi olarak tercihimiz...
Sahip olduğumuz tecrübe ve ileri tetkikler sayesinde öncelikle erken aşamada ve eksiksiz teşhis imkanı sağlamaktır. Sonrasında kullanıcı eğitimi eşliğinde dışkılama ihtiyacını belirginleştirip dışkı çıkışını rahatlatmayı hedefleyen LaserÖtesi Tedavi'yi önermekteyiz.
İlgili Konular...